
Amsterdam Schiphol Havalimanı’nda son dönemde yaşanan gelişmeler, sadece Hollanda için değil, tüm Avrupa hava trafiği için önemli bir dönüşümün habercisi olabilir. Havalimanı yönetimi, gürültü kirliliğini azaltmak ve çevresel etkiyi düşürmek adına uçuş sayılarını azaltmaya ve havayolu şirketlerinden alınan ücretleri ciddi oranda artırmaya hazırlanıyor.
Bu kararlar, başta ABD merkezli havayolu şirketleri olmak üzere, Schiphol’ü aktif olarak kullanan taşıyıcıları zor durumda bırakacak gibi görünüyor. Çünkü İniş-kalkış ücretlerindeki bu artış, 1 Nisan itibarıyla yürürlüğe girecek ve havayolu şirketlerinin operasyonel maliyetlerini ciddi şekilde artıracak. Bu durumdan rahatsız olan birçok havayolu, bazı rotaları yeniden değerlendirmeye başladı bile. Merkezi burası olan havayolları da uçuş kısıtlaması yerine gürültü önleme için daha sessiz uçakların kullanılması gerektiğini savunuyor.
Yakın bölgede Schiphol’e alternatif olabilecek havalimanları arasında bir kaç nokta öne çıkıyor. Ancak bu havalimanların da mevcut trafiklerini artırmak için altyapı yetersizlikleri ve kapasite sınırları bulunuyor. Burada benim gözüm İstanbul Havalimanı’nda.
Çünkü bu gelişmenin sadece Schiphol ile sınırlı kalmayacağı, Avrupa içi ve transatlantik trafikte taşların yeniden oynanacağı bir dönemin başladığını söylemek mümkün.

Gözler İstanbul’a: Bu Bir Fırsat Olabilir mi?
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Avrupa’nın yeni yük merkezi İstanbul olabilir mi?
İstanbul Havalimanı, açıldığı günden bu yana sürekli trafiğini artırıyor, hem fiziki kapasitesiyle hem de stratejik konumuyla dikkat çekiyor. Sadece Asya ile Avrupa’yı bağlamakla kalmayan İGA İstanbul Havalimanı havayolları ve yolculara da Kuzey Amerika, Afrika ve Orta Doğu hatlarında ideal bir aktarma noktası sunuyor.
Daha da çarpıcısı: Eurocontrol verilerine göre İstanbul Havalimanı, son yıllarda defalarca Avrupa’nın en yoğun havalimanı unvanını elinde tuttu. Bu, sadece potansiyel değil; hali hazırda kullanılan, gerçekleşmiş bir kapasite göstergesi.
Yeni Denge Noktası: Doğudan Batıya
Amsterdam gibi köklü bir merkezin kısmen geri çekilmesi, havayolu şirketlerini ister istemez alternatif senaryolara yöneltiyor. Uçuş kısıtlamaları, artan maliyetler, hukuki belirsizlikler… Tüm bunlar, taşıyıcıları daha esnek, daha uygun maliyetli ve daha modern altyapıya sahip merkezlere doğru itiyor.
Ve burada İstanbul Havalimanı adını daha gür duyurabilir. Elbette AB içindeki trafik hakları, siyasi faktörler ve yolcu alışkanlıkları gibi değişkenler de var. Ancak tabloya bütüncül baktığımızda, İstanbul’un bu yeni düzende çok daha önemli bir rol oynaması içten bile değil.
Cihan Akgün
Genel Yayın Yönetmeni